Lodosun hatırlattığı… Uçan çatı ve balkondan kim sorumlu?

Önceki gün İstanbul başta olmak üzere Marmara ve Karadeniz Bölgesi'nde etkili olan ve 7 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan lodos fırtınası gözleri çatılar başta olmak üzere binaların güvenliğine çevirdi. Sektör temsilcilerine göre ülkemizdeki her 4 çatıdan birisi ‘sorunlu’ yani bakıma muhtaç. Peki can ve mal kaybı durumlarında hukuki olarak kim sorumlu tutuluyor?

Lodosun hatırlattığı… Uçan çatı ve balkondan kim sorumlu?

Ülkenin batı kesimleri geçtiğimiz günlerde şiddetli lodosa teslim oldu. İşlerin aksamasına, okulların tatil olmasına sebep olan hatta sokağa çıkmayı imkansız hale getiren Lodos, korku dolu anlar yaşattı. İstanbul başta olmak üzere Marmara ve Karadeniz Bölgesi'nde etkili olan şiddetli yağış ve lodosun bilançosu ağır oldu. 7 kişinin yaşamını yitirdiği fırtına da 52 kişi de yaralandı. Ve pazar gününüden itibaren İstanbul'da yeni bir lodos fırtınası bekleniyor.

KAZALARIN SEBEBİ TEDBİRSİZLİK

İstanbul’da çatıları uçuran, Kocaeli’de cami minarelerini düşüren, İzmir’de denizi taşıran lodos için insanlar daha önce böylesini görmediklerini söylese de iklim bilimcilere göre anormal bir hava olayı değil. 

Ne yazık ki uçan çatıların düşmesi sonucu hayatını kaybeden vatandaşlar oldu. Yine lodos etkisiyle yerinden fırlayan çatı malzemeleri ev ve arabalara zarar verdi. Esenyurt’ta evlerin balkonlarının çöküp, dış kaplamasının patladığı da görüldü.

Şiddetli lodos fırtınasında ortaya çıkan bilanço gözleri bina güvenliğine çevirdi.

OLUMSUZLUKLARDAN KAÇMAK İÇİN YAPI STANDARTLARINA UYULMALI

ODTÜ İnşaat Mühendisleri Yapı ve Deprem Mühendisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, gerekli önlemin alınmadığı durumlarda, fırtına ile birlikte binaların yan cephelerindeki kaplamaların çekme veya emme etkisi ile kopabileceğini, oturtma çatıların ve saçakların da kaldırma etkisi ile uçabileceğini ifade etti.

“Fırtına şiddetindeki Rüzgar bina yüzeylerinde ciddi kuvvet etkileri oluşturur. Bu etkiler sadece basınç değil, aynı zamanda ters basınç, çekme, emme, kaldırma yönlerinde de olur. Bu olumsuzlukların meydana gelmemesi için yapı standartları ve yönetmeliklerinde rüzgar kuvvetlerinin hesabı ve bu kuvvetlere karşı çatıların, saçakların, cephe kaplamalarının ve vitrin camlarının esas taşıyıcı sisteme nasıl bağlanacağı tanımlanmıştır.”

HESAPLARDA HATA VEYA EKSİK YOK

Prof. Dr. Sucuoğlu, ülkemizdeki uygulamada rüzgar etkilerinin hesabı genel olarak 30 metre/saniye veya 108 km/saat baz rüzgar hızına göre yapıldığını ifade ederek, “Binanın etrafındaki diğer binalarla, tepe ve yamaçlarla olan konumuna göre ayarlama yapılır. Kıyı bölgeleri gibi açık alanda bulunan bir binanın proje hesabında dikkate alınan rüzgar hızı 120 km/saate kadar çıkar. Bu hız da bir fırtına sırasında İstanbul veya diğer sahillerde ölçülen hız ile neredeyse aynı. Diğer bir deyişle, hesapta bir hata veya eksik yok” diye konuştu.

HATA NEREDE?

‘Hatanın’ tıpkı depremde olduğu gibi bu hesapların hiç dikkate alınmamasından kaynaklandığını belirten Sucuoğlu şunları söyledi: “Bina yapımında projeci tarafından yapılan tüm hesapların ve uygulamanın yapı denetimi firmasınca kontrol edilmesi ve ruhsatı veren belediye tarafından onaylanması bir yasal zorunluluk. Deprem tehlikesi genel olarak kamuoyunda daha etkili olduğu için yeni binalarda deprem hesapları bir ölçüde yapılıp kontrol ediliyor. Ancak rüzgar için bunlar hiç yapılmıyor, hatta dikkate bile alınmıyor.”

"RÜZGARI CİDDİYE ALMIYORUZ"

Fırtına çıkınca çatılar uçmasın diye herkesin kendi önlemlerini aldığını gördük. Kimi çatıya ağırlıklar koyarken, kimi de halatla bağladı. Halkın bu gibi önlemler alması yerine önce rüzgarın ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sucuoğlu, “Mevcut binalara sonradan yapılan cephe kaplamaları, yapılan çıkmaların cephe ve saçakları için de hiçbir rüzgar hesabı yapılmıyor, nedense onaylanmasına da gerekli görülmüyor. Yani biz rüzgarı ciddiye almıyoruz. Deprem sonrası gördüklerimiz ne ise fırtına sonrası gördüklerimiz de aynı.” dedi.